Başıma neler geldi?

Malum dönem başladı. Projem de belli oldu ya, işlerim rast gitsin diyerek araştırmalara başladım. Önceden hocamla belirlediğimiz bikaç yer vardı listede. Cuma ve salı günlerim bu dönem boş olduğundan dün Sultanahmet yolları göründü bana. Her ne hikmetse bu yaz çok sık gittim Sultanahmet'e. Huzurlu da bi moda giriyorum her nedense. Hava güzel falan derken güne başladım.

İlk durak Divan Yolu üzerindeki Köprülü Kütüphanesi. Rölöve planlarını istediğimde çalışanın cevabı :"Öğrenci misin? Vermem. Niye veriym?Senden isteseler verir miydin?" trilogy oldu:p "Tembel, planları hazır sana vercem sen ne iş yapacaksın. Getir merdiveni çık ölç yüksekliğini" dedi:0 Nasıl sinirlenip de baktıysam adama sindi birden. Pek geveze bişiydi zaten. Sıkılıyor demek otur otur küçücük yerde bütün gün herhalde:p Az biraz konuştuk ikna eder gibi oldum. JPEG bir iki bişi gösterdi: "Sen bunu al, kesinleştirince tekrar gel ozalit çektirirsin" dedi. Bi an mallığıma geldi herhalde" OK!" deyip çıktım. Sonradan pek bi sövdüm kendime ucunu nası bıraktım die:/

2. durak Nuruosmaniye Kütüphanesiydi. Meğer Süleymaniye Kütüphanesi'ne bağlıymış orası. "İzin kağıdı al gel bakarız" cevabından sonra doooru Süleymaniye'ye. Tam Cuma namazına denk geldik tabi. Ama ömrümde böyle ezan dinlememiştim. Müezzinin sesi ağlattı resmen. Bomboş çıt çıkmayan daracık sokaklardan geçerken dalmış gitmişim. Süleymaniye Kütüphanesi El Yazması Eserler Kütüphanesi bu arada. Yemyeşil bir avlusu var. Bahçesine bayıldım. Huzur dolu. Ama müdürü resmen öğrenci düşmanı. Diğer çalışanlar sağolsunlar ellerinden gelen yardımı gösterdiler ama bi kere sevimsizden ret çıkınca elleri mahkum:( Yaklaşık 2 saat bekledikten sonra resmen elim boş çıktım:/ Neyse ki vakıflar kurulu rölöve dairesinden birinin adını ve numarasını alabildim. Salı günü şansımı orada deneyeceğim. Vakıflar kurulu eski binaları kiralıyorlarmış vakıflara meğerse. Süleymaniye'deki insanlar da dernek çalışanları dolayısıyla da kiracılarmış orada. Öğrencilere neden böyle davranıldığını sordum, bürokratik işlemlerden dolayı başlarını ağrıtıyormuşuz. İç mimarlık öğrencisinin dramını okudunuz :/Bitti mi? BİTMEDİİ:)

3. durağım M.S.Ü'nün şu an PTT binası olarak kullandığı taş bina. Bina sorumlusu İstanbul dışında olduğu için yardımcı olamadılar. Salıya kadar gelmesi bekleniyor bakalım. Gitmeden arayacağım yine.

4. durak Koç Müzesi'ne bağlı Lengerhane Binası. Malesef özel mülk sayıldığı için verilmiyormuş:/ Vakıflara gittiğimde buranın da planlarını soracağım bakalım. Olmazsa Anıtlar Kuruluna koşturacağım.

Koç Müzesi'nden de elim boş çıkınca battı balık yan gider hesabı Cafe du Levant'a uğramadan dönülmez. Müdavimiyim desem yeridir. Annemlerle orada buluştuktan sonra günün stresini barında Martini Dry'la attım. Çok da iyi geldi. Günün en güzel anıydı sanırım.

Eve geldiğimde 10 KİŞİLİK MİSAFİR ORDUSUnun gelmesine 1buçuk saat vardı. Kolları sıvayıp bide mutfağa girdim. Bi kek bi de tuzlu kurabiye yaptım ama ustalık şaheseri miydi bilmiyorum:p Ben ki mutfakta iddialı olduğumu düşünürüm, daha hiç bu kadar ağızda dağılan kurabiye yapmamıştım:) Tarifini yazacağım bir ara aklımda:))) Sabrediverin garii;)

Sonunda da gün bitti yattım sızmışım anında zaten.


Yorumlar

Popüler Yayınlar